Fransa’nın
Güneybatısında Ispanya sınırına yakın Bask bölümü, Dax,Nimes, Provence’ın bir
kısmında inanmakta zorlandığınız bir gelenek halen devam ediyor. Corrida,Picador,
Feria. Dax şehrindeyken Ferria başlıyor
diye büyük bir heyecan dalgası vardı. Kulağıma boğa lafı çalınıyor herhalde sokağa
boğayı salıp önünde koşuşturacaklar diye düşünüyorum. Eşim ağzında birşeyler
geveliyor net birşey öğrenemiyorum. Katılmaya karar verip bilinçsiz turistler
gibi boğa figürlü bandanalar alıyoruz. Sokaklar kırmızı, beyaz giyinmiş çoluk
çocuk, gençler, yaşlılar dolu. Kısacası her yer kırmızı beyaz ve çok kalabalık.
Sokaklar barlara dönüşmüş danslar,
müzikler şahane bir festival havası. Kentin parkları kamp alanına dönüşmüş, çadırını
kapan gençler Woodstock benzeri alanlar oluşturmuş eğleniyorlar.
Çok güzel,
keyifli festivalin ne olduğunu öğrenene kadar. Dax’ta, Nimes, Arles olduğu gibi
Arena var. Bazı arenalar roma döneminden kalma. Önünde bir kalabalık, tiyatro
var herhalde derken acı gerçeği öğreniyorum. Boğa güreşi!!! İspanyolların etkisiyle buraya
yerleşen bir kültür. Boğa güreşleri halen yapılıyor, bununla gurur duyuyorlar
bu kültürümüz, geleneğimiz diye laf söyletmiyorlar ve günler boyunca menülerde
boğa eti var. Boğa karşıtı bir gösteriye rastlamıyorum moralim bozuluyor.
Boğalar ile insan arasındaki kavga adil değil öncelikle.Hayvanın bir ana
matador ve yandaşları tarafından kızdırılıp, yorgun düşene kadar oynanması ve sonunda
öldürülmesi üzerine bir oyun. Seyretmesine dayanamayacağım bir kan oyunu. Boğanın kaderi kazansa da kaybetsede aynı, ölüm. Sonu baştan belli bu işkenceyi
anlayamıyorum. Boğa güreşine kaşı hareketler var ve İspanya’nın katalan
bölgesinde yasaklandı. Bir hafta önce yasaklanması için Fransa Anaya Mahkemesi’ne
yapılan başvuru kültürel bir gelenek olduğu gerekçesiyle red edildi.
|
ask ve olum çarpici degil mi? Nimes arena |
Bu kültüre
bakarsak özellikle yazarlar, ressamlar tarafından özelikle 30/50’lerde
desteklendiğini, Paris entelijansiyasının boğa güreşlerini kaçırmadığı hayretle
öğreniriz. Bunların arasında boğaya çocukluğundan beri takık, seçme şansı
olsaydı picador(atın üstündeki boğayı öldürücü son vuruşu yapan matador) olmak
isteyen Picasso’yu anmadan olmaz. Çocukken Malaga’daki boğa güreşlerini
kaçırmayan Picasso sonraları Nimes, Arles ve Güney Fransa’da ki arenalarda boğa
güreşlerini seyretmiştir. Boğayla
kendisini zaman zaman özleştiren Picasso kadınlara olan sonsuz arzusu ile
süphesiz boğa sıfatını hak ediyor. Picasso tauromachie kültürüyle Max Jacop ve
Georges Braque ‘ı tanıştırmıştır.1930’larda Rene Char, Francis Picabia, Paul
Eluard’la birlikte arenadan arenaya gezmiş. Hayatına giren çıkan kadının hesabı yok
bildiğini üzere. Bir gün bir kafede François Gillot’ya rastlıyor. Atölyemi
görmek istersen gel deyip kartını veriyor.Kendinden kırk yaş küçük François ile
aralarındaki aşk çok uzun sürüyor ve iki çocukları oluyor. Genç yaşına rağmen
güçlü ve Picasso’ nun yanında ezilmeyen bir kadın. Başka bir zaman daha uzun
anlatırım. Picasso her yaz Nimes’de boğa güreşlerini kaçırmıyor. Kadınlar
seyirci boğa güreşlerinde. Boğa güreşi rituellerden oluşuyor. Açılışı bir matador
güreşi başka bir matador, son öldürücü darbeyi diğer bir matador yapıyor.
Françoise Gillot 1953’te Nimes’tki arenada boğa güreşinin açılışını at üstünde halkı ve
Picasso’yu selamlayarak yapıyor. Ve Picasso’yu terk ederek Picasso’yu terk
edebilen tek kadın ünvanını kazanıyor.
Sembollerle yaşanan bir dönemde bir boğa ancak böyle terk edilirdi.
Türkiye’de
binlerce sokak hayvanı var. İstanbul kültüründe her zaman sokak kedi ve
köpekleri var. Hayvancıklar çok zor koşullarda var olmaya çalışıyorlar. Bazı
vicdan sahibi insanlar hayvanları besliyor, sahipleniyor. Şartlar iyileşecek
derken gene Türk usulü bir çözüm geliyor. Asmayalım da besleyelim mi kültürü
hayvanları alıp gözden uzak toptan yok etmeyi hedefliyor. Hayır demek için
Türkiyede bir sürü gösteri düzenlendi, düzenleniyor. Uluslararası bir sürü
kampanya da var diyeceği oki hayır demek için hala bir şansınız var. Lüten
protestolara katılın.