26.03.2008

Taşınıyoruz...

Cherbourg limana taşınıyoruz 1 hafta ara....

25.03.2008

Muzlu kek




Muz muz muz


4 adet olgun muz
125 gr tereyağı
2 bardak un
1 bardak şeker
1 çay bardağı süt
1 çay bardağı zeytinyağ
2 yumurta oda sıcaklığında
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya


Tüm malzemeyi homojen hale gelene kadar robotta/rondoda karıştırın. Yağlanmış kek kalıbına dökün ve önceden 150-160 derece ısıtılmış fırında 1 saat pişirin. Arada çatalla kontrol edin eğer üstü yanmaya başlarsa alimünyum kağıtla kaplayın. Tüm mutfağı mis gibi muz kokusu saracak kendinize ödül kahvesi yapın ve keyfini için.

Marine Edilmiş Çiğ Balık


Marine Balık

Yarım kilo somon
Yarım kilo levrek
Türlü çeşit faydalı ot (Maydanoz, dere,rezene, favorim kişniş vs)
2 bardak zeytinyağı
1 çay bardağı soya sosu
1 Limon suyu
2 tutam tuz
1 tatlı kaşığı şeker
1 halka halinde kesilmiş beyaz soğan
karabiber ve sumak

Balıkları uzun şeritler halinde kesip sumak, tuz, karabiber karışımına bulayıp marine edeceğiniz kaba yerleştirin. Üzerine bir avuçtan biraz fazla kıyılmış karışık otları serpin ve soğan halkalarını dizin. Zeytinyağı, soya, limon, şeker ve tuzu karıştırıp üzerine dökün. Balıkların üzerine tamamen zeytinyağı ile kaplanmalı eğer az gelirse biraz daha zeytinyağı ekleyin.En az 24 saat buzdolabında bekletip oda sıcaklığında servis yapın.

Paskalya ve uçan çikolatalar




Yaşasın Paskalya!!!! Fransa'da Pacques Amerika'da Easter Sunday. Türkiye’deyken bu bayramı sevme nedenim mis kokulu sakızlı paskalya çörekleri ve Yeşilköy’ deki arkadaşlarımın rengarenk boyanmış yumurtalarıydı, bende yumurtaları boyama seromonisine zevkle katılıyordum. Fransa’da ilk paskalyamız. Her ülkede farklı kutlamaları yapılan bu bayramın değişmeyen tek özelliği çikolata yenmesi… Bizde bu bayramı arkadaşlarımızın evinde geçirdik, bahçeye çikolatadan yapılmış yumurtalar sakladık. Sonra çocuklara “kocaman uçan çan geldi ve yumurtaları bizim bahçeye de bıraktı” dendi, hepsi bahçeye koşup sepetlerine bulabildikleri yumurta ve çeşitli şekillerdeki çikolataları doldurdular, benim 23 aylık oğlumda bu işe katıldı annesinin yardımıyla! En çok çikolataları sepete koyma ve sonrasında koca çikolata çanını yeme kısmını sevdi! Çok fazla miktarda çikolata yedi ve hasta olmadı, zamanında annem bizi kandırmış.

Annem de kardeşimin yanında Slovakya/Bratislava’da. Bu ülkede de kamçıların ucuna kurdele bağlanıyormuş ve kadınlar önce ıslatılıp sonra kurdeleli kamçılarla dövülüyormuş. Bu ıslatma ve sembolik dövme olayını kardeşim, annem ve eşinde zevkle uygulamış ve çok mutlu olmuş.!! Slovakya’da aynı Almanya’da olduğu gibi yumurtaların iki ucu iğneyle delinip, içleri üflenerek boşatılıp sonra rengarenk boyalarla dekore ediliyor. Fransa’da eskiden böyleymiş ancak zamanla değişmiş. Şimdilerde süslenmiş yumurta, tavuk, tavşan vesaire şeklinde ki bin bir tatta çikolata satın alınıyor…2,5 aydır rejimde olan bende paskalya’yı bolca çikolata yeme mazereti olarak kullandığım için çok en az oğlum kadar mutluyum.

Cherbourg’da yaklaşık 6 tane sadece çikolata satan dükkan var. Paskalya için her birinin vitrine ayrı güzellikte süslendi tabiki hayvan şekli verilmiş çikolatalarla. Bende fotoğraflarını çektim yemiş kadar oldum demek isterdim ama yalan derin derin iç çektim. Niye istediğim kadar çikolata yiyip incecik kalamıyorum haksızlık bu…

23.03.2008

Tuzda Balık







Tuzda balık


1 kilo civarında bir levrek yada başka bir yağlı balık,
4 su bardağı un,
1 bardak su,
1 yumurta
1 yumurta sarısı
bir demet maydanoz yada dereotu yada tercih ettiğiniz başka bir yararlı ot
2 bardak iri tuz


İçi temizlenmiş, pulları muhafaza edilmiş balığı iyice yıkayın süzülmeye bırakın. Çukur bir kapta un, tuz, kıyılmış ot,1 yumurta ve suyu karıştırarak yoğurun, merdane ile açılabilecek kıvama getirin. Hazırladığınız hamuru ikiye bölün. Bir parçayı alıp merdane ile açın ve fırın tepsisine koyun, üzerine balığı yerleştirin. Diğer hamur topunu da açın ve balığın üstüne koyun. Balığın çevresinden bastırarak iki hamurun iyice yapışmasını sağlayın. Bir bıçakla kenarlarında 1 cm kalacak şekilde keserek düzeltin, dilerseniz balık şekli verin.Üzerine yumurt sarısı sürün 200 derece ısıtılmış fırında 25 dakika pişirin.

21.03.2008

Zencefilli Armut Tatlısı /Poires au Gingembre

Zencefilli Armut Tatlısı

4 Armut
250 ml Krema
1 bardak toz şeker
1/2 çorba kaşığı vanilya
1 tatlı kaşığı toz tarçın
1 tatlı kaşığı rendelenmiş taze zencefil yoksa toz kullanılabilir
1 çimdik küçük hindistan cevizi

Armutları soyun, uzunlamasına ikiye bölün ve yağlanmış dikdörtgen borcama boşaltılmış kısımları gözükmeyecek şekilde dizin. Krema, şeker ve baharatları karıştırın, tüm malzemeyi armutların üzerine dökün. Önceden 180 derece ısıtılmış fırında 40-45 dakika rengi açık karamel olana kadar pişirin. Soğutup servis yapın. Rengin karamel halini alması önemlidir. Şimdiye kadar deneyen herkesin favorisi haline gelen bu tatlıyı mutlaka deneyin. Afiyet şeker olsun topak topak et olsun. Adana atasözü!!




20.03.2008

tibet

http://www.freetibet.org/

19.03.2008

Müzik,ben, anevrizma,gümbür gümbür hayat



Yaşamınızdan müzik eksik olmasın… 19.03.2008






Ben 5,5 ay önce hastalandım, hem de hiçbir zaman hastalanmayacağıma çok sağlıklı olduğuma inanırken. Sağ böbreğime giden arter damarım yırtıldı ve böbreğime yeterince kan gitmemesi sonucu yaklaşık %25’ ini kaybettim. 8 gece hastanede kaldım, bu olay tabi ki şansızlıktı ancak benim hayata bakışımı değiştirdi o yüzden bugün hastalığıma teşekkür ediyorum. Ben ki iğne olmaya bile tahammül edemez, kaçmak için her türlü şımarıklığı yaparken hastanede kaldığımda, kollarımda delinecek yer kalmamıştı, sonrasında her 15 günde, bazen her hafta kan aldırmak zorunda kaldım. Hala da çok hoşlanmıyorum ama şımarıklık yapmıyorum. Daha kötüsünü de yaşadım sağ kasık damarımdan girerek (hesapta uyuşturulmuştu ama yetmedi çok acıdı) anjiyo yapıldı. Böbreğimin damarlarında küçük bir kamera dolaştı. İlk iki gün buyunca teşhis konulamadı sürekli bir MR, bir ultrason bir röntgen için aşağıya gidiyordum her seferinde farklı bir ilaç veriliyordu ne olacağını bilememek, vücuduma sürekli müdahale edilmesi, korkularım beni küçülttü parmak kadar oldum ama şükrediyordum iyi ki hamileyken olmadı yoksa bebeğime bir şey olabilirdi tüm o morfinler, ilaçlar, ışınlar… Gene de şükrediyorum kalbime yada beynime olsaydı bu anevrizma, o zaman hem sonuçları daha ağır olacaktı hem de yaşanacak olanlar. Belki de beni ziyarete gelecekti insanlar bir demet çiçekle ve helva yiyeceklerdi :)
Böbrek arteri anevrizması çok ender oluyormuş. İstanbul’da Amerikan Hastanesi’nde 4 senede ikinci hastaydım. Fransa’da ise gittiğim hastanede 7. vakayım ve tıp literatürüne bu numarayla geçtim artık derslerde gösterileceğim J Eh bana da böyle bir hastalık yakışırdı atipik. Bu hastalık genellikle beyin arterlerinde ve kalpte oluyormuş. Ben şanslıyım. Burada Nermin Hanım olsa “Allah insana önce eşeğini kaybettirir sonra buldururmuş” sevinesin diye derdi. Bu hastalık kaza yada yüksek tansiyon hastalarında olurmuş ben de neden olduğu bilinmiyor çeşitli teoriler var sağ böbreğime giden damarım V şeklinde açılı, diyafram askısı oraya baskı yapıyor ve eğildiğimde patlatmış olabilir teorisi herhalde gerçeğe en yakın olanı. Çünkü o korkunç ağrı oğlumu almak için eğildikten sonra başlamıştı öyle bir ağrı ki beni soğuk soğuk terletti ve titretti ağrı kesiciler bana mısın demedi morfinle rahatladım. Bana sorarsanız stresten oldu.

12 yaşında yazları çalışmaya başladım, sonrasında kendimi bildim bileli çalıştım. 10 sene avukatlık yaptım bunun 7,5 senesi bağımsız kendi büromdaydı. Bu kadar yıpratıcı, nankör bir yandan da zevkli (sadece dava kazanıldığında 2 saniye kadar) ancak tamamıyla hayallerimden farklı (yani kimse adalet savaşçısı filan olmuyor) bir meslek yok herhalde. Hamilelik süresince ve oğlumu büyütürken hep çalıştım, çok yoruldum, çok sıkıldım ve çok stres yaşadım sonunda patladım. Hastalık öncesi son üç ayımda çok sıkıntılı geçmişti, stresten patlamak üzereydim ve Allahçım devam edemeyeceğim, bana güç ver yapamayacağım, artık yapamıyorum bir şey olsun diye dua etmiştim, o şey oldu ne istediğimize dikkat etmek lazım :)

Oğlumdan 20 ay boyunca sadece 1 gece iş için ayrı kalmışken onu 8 gün göremedim, hastaneye getirilmesini de istemedim, o bu ortamı görmesin psikolojisi etkilenmesin, mikrop filan kapmasın diye hem de görünce ağlayacaktım o ise ne olduğunu anlamayacak korkacaktı ama tabi çok özledim. Bir arkadaşıma göre bu kadar hayattan korumaya çalışmak doğru değil ve zannederim haklı…Çünkü hayat gümbür gümbür ve her şey biz insanlar için, ne kadar çevrenizdekileri anlasanız empati yapsanız da başınıza gelince yaşanan tecrübe ve sonrasında hissettikleriniz çok farklı.

Gelelim bu yazının yazılma sebebi müziğe, ben hastalık sonrası hastalığı kabullenmekte yaşadığım güçlükle, acılar, hastalığın sonuçları ve tedavi süresinde olabilecek kötü sonuçları düşünüp depresyona girdim. Kullandığım ilaç vücutta kanamalara yol açıp başka bir organın kaybedilmesine yol açabilirdi. Böbreğimin tamamını ölebilirdi. Müzik dinlemeye tahammül edemiyordum, film yada televizyon seyredemiyordum, konsantre olamıyordum. Hastanedeyken ve sonrasında ölecekmişim gibi geldi hem hastalığa çok hazırlıksızdım hem de ölme fikrine, daha minik oğlum var onun büyümesini göreceğim. Ben yıllarca hiçbir şeyden korkmayan yada korkmadığını sanan biri olarak annemin tüm korkularıyla dalga geçtim ve sonunda ondan beter oldum ve gördüğünüz gibi her şeyi ayrıca abarttığımdan metanetten sınıfta kaldım. 0 Metanet 10 çocukluk…Annem borçlu olduğum özürü onu ilk gördüğümde kocaman öperek gerçekleştireceğim.

Gerçekten kolesterolüm arttı, kilom arttı karaciğerim büyüdü ancak tüm bu olumsuzluklar beni kendime getirdi. Asla kilo verebileceğime inanamaz hayatımı böyle tombik tombik tamamlamayı kabul etmişken bu fikrimi değiştirdim ve 11 kilo verdim, her yere arabayla giderken ve 5 dakikalık yürüyüşte nefes nefese kalırken yürümeye başladım şimdi problemsiz 4-5 sat yürüyebiliyorum. Kilolarımın her gramımı hissederek verdim. Önceliklerim değişti oğlum, eşim sonra ben sıralaması ben, oğlum,eşim ve diğerleri olarak değiştirdim…O çok sevdiğim erkeklere ben iyi olmazsam yardım edemem. Oğlum haftada üç gün “anne yardımcısına” gidiyor artık, annemin tüm itirazlarına “zavallı çocuk” sızlanmalarına rağmen, çünkü zaten önceleri hastalık nedeniyle oğlumu kucağıma alamıyordum, eğilip kalkamıyordum, onunla oynayamıyordum ve bu bakıcı işi canımı sıkıyordu çünkü oğlumu ben büyütmek istiyordum. Şimdi devlet kontrolünde sertifikalı bu “bakıcı hanım” fransızcasının çevirisi “anne yardımcısı” oğluma benden daha çok yardım etti. Sadece onunla ilgilendi, oynadı bende Leonardo’nun yokluğunda kendimi iyileştirdim ve onunla oynayabilmeye, eğilip kalkabilmeye başladım.


Sonrası yavaş yavaş geldi önce televizyon seyretmeye, sonra kitap okuyabilmeye, sonra daha iyi hissetmeye, hobilerime ve sonunda bir sabah radyoyu açıp müziği dinleyip dans etmeye başladım. Hayatı içime çektim, yaşadığım oğlum yanımda olduğu için şükrettim ve müziğin sesini biraz daha açtım. Beni her konuda destekleyen bu farklı kültürün insanı kocama, iyi huylu oğluma müteşekkirim.
Hayatınızdan müzik eksik olmasın, hayatın tüm notlarını doya doya yaşayın, dinleyin, seyredin, okuyun, sevdiğiniz ne varsa yapın asla ertelemeyin, hissedin çünkü bu hayatı bir kere yaşayacağız ve bazen en normal şeyleri yapabilmek bile zor olabilecek, bu anların hiç gelmemesini umut ederek olduğunuz yere, sahip olduklarınıza şükredin. Size sevgilerimi yolluyorum ve sıkı sıkı sarılıyorum. Daha ciddi hastalıkları olan insanlara metanet ve kolaylıklar diliyorum onlar içinde dua eden biri var burada…

18.03.2008

rezeneli bulgur pilavı


Rezeneli Bulgur pilavı




1 bardak bulgur
1 rezene rizomu bulamayanlar için 1 kahve kaşığı rezene tohumu
1 pırasanın beyaz kısmı
2 diş sarımsak
tuz, karabiber
2 bardak su
1 çorba kaşığı zeytinyağı
Rezezne yaprakları dereotuna benzer yoksa maydanoz

Rezene, pırasa ve sarımsaklar soyulup ince ince kıyılır. Bir tencerede yağ ve sarımsak 2-3 dakika kavrulur renkleri değişmeye başlayınca pırasa ve rezene eklenir 5-10 dakika kavrulur.Bulgur ve su eklenir kaynayınca altı kısılır ve suyunu çekene kadar pişirilir. İnce ince kıyılan rezene yada maydanoz yaprakları eklenir ve 15 dakika demlendirilir.

Rezene besleyici değeri çok yüksek ve çok sevdiğim bir sebze. Bizde daha çok Egeliler kullanıyor ve arapsaçı olarak da biliniyor. İstanbul’da Beyoğlu Balık Pazarı’nda, Feriköy Ekolojik Pazarı’nda ve büyük marketlerde bulmak mümkün eğer Ege civarındaysanız pazarlarda ve hatta doğada bulabilirsiniz. Doğada bulunanların aroması çok güçlü ona göre kullanmak lazım. Bu bitkiyi Roma’lılar kültür bitkisi olarak yetiştirmeye başlamışlar. Fransa ve İtalya’da çok kullanılıyor, buraya taşındığımda her tüm market, Pazar ve manavlarda bulunmasına çok sevinmiştim. Mutfağımda baş tacı ettiğim bu sebzeyi 6 aydan itibaren Leonardo’nun yemeklerine de koydum. Bu sebze gaz söktürücü, hazmı kolaylaştırıcı, rahatlatıcı, sinirleri yatıştırıcı ve süt yapıcı olarak biliniyor. İstanbul’da Zencefil Restoran’da bu sebze ile Bahar pilavı (enginar, bakla ve rezene tüm bedeni temizleyici bahar sebzeleri kullanılıyor) ve kurufasulye yapılıyor ki gaz söktürücü özelliği ve lezzetinden dolayı çok isabetli bir seçim.
Besin değeri 100 gr Rezene : 31 cal, diyet lifi, kalsiyum, Vitamin A, Vit C, folik asit, fosfor, magnezyum ve potasyum

Bulgur Anadolu’da uzun yıllardır kullanılıyor. Çok kıymeti bilinmeyen bulgurun ne kadar sağlıklı olduğu anlaşılınca, Fransızlar tarafında da üretilmeye başlanmış ve marketlerin egzotik yada bio ürünler bölümlerinde bulunuyor. Fransızcası Bulgur yada Boulgour
Besin Değeri 100 gr Bulgur : 342 kal, magnezyum, fosfor, demir, potasyum, manganez,niacin,çinko

17.03.2008

St Patrick Day, ikebena, patchwork



Bugünün iki güzel aynı var birincisi "Saint Patrick "günü olması hayat yemyeşil yoncalara dönüşüyor ve mümkünse stout bira içerek kutlamak lazım :=) İkincisi üç ay önce 2 katı büyüklüğüne erişmiş olan iyi kalpli karaciğerim küçülmüş yani yaptığım yürüyüşler ve rejim işe yaradı.



Bugün tüm dükkanlar kapalı evet yine aynı terane, cumartesi açık oldukları için pazartesi çalışmıyorlar, hayatın tadını çıkarmak, insan gibi yaşayabilmek için. Fransızların 1 dakika bile fazla çalışmaya tahammülleri yok ve bu sistemle de dünya ekonomisinde 3. sırayı alabiliyorlar. Öğle arası yani 12.00-14.00 dükkanlar kapalı, güzelce yemeğinizi yiyin hatta şekerleme yapın ve çalışmaya geri dönün.


Bugün bende ikebana kursuna başlamak için AVF’ye gittim ancak patchwork' a başlamış olarak eve geri döndüm. Zaten tek öğrencisi olan ikebana kursu (Japon çiçek düzenleme sanatı) bu kişi gelmeyince ertelenmiş onun yerine şehrin kermesçi kadınları :) arasına katılarak patchwork öğrenmeye başladım. "AVF Accueil des Villes Françaises" Fransız şehirlerinin danışması olarak çevireceğim, şehre yeni gelenlere dil, el sanatları vesaire kurs düzenleyen gönüllülerden oluşan bir sivil toplum kuruluşu esas amacı insanların birbiriyle kaynaşması. Haftalık programım; Perşembe, cuma sabahtan Fransızca kursu 1 Japon, 1 Çinli, 1 Fijili, 1 Avustralyalı, 1 İskoç ve ben 1 Türk bir araya gelirse ne yapar öncelikle şamata arada Fransızca!!! Pazartesileri öğleden sonra ikebana arası patchwork. C'est cool la vie. Hayat güzel...


Patchwork demişken “How To Make An Amerikan Quilt” galiba Türkçe adı “Amerikan Yorganı” filmini unutmayalım. Bu filmde evlenmek üzere olan Winona Ryder anneannesinin evinin bulunduğu küçük kasabaya döner. Kasaba’da yaşayan kadınlar toplanarak düğün hediyesi olarak bir yorgan hazırlamaya başlarlar, herkes bir bölümde kendi istediği bir hikayeyi patchwork olarak işleyecektir. Yorgan oluşturulurken herkes kendi hayatından hikayeler diğerleriyle ve kendisiyle yüzleşir evlenmek üzere olan Winona nişanlısından ayrılır ama topluluğa söyleyemez ama tüm hikayeleri dinler, arkadaşlık, ilişkiler üzerine sıcacık bir film. Patchwork Türkiye’de yamalı bohça, kırk pare olarak biliniyor. Bu filmi Gönül' de çok sever seyredersiniz sizde...

16.03.2008

Tous les dimanches matin du monde /Dünyanın tüm pazar sabahları


Önce kış sebzeleri ile başlayalım muhtemelen benim oğlum her türlü sebze ve meyveyi her zaman bulabildiği için mevsimlere göre yetişen meyve ve sebzeleri bilemeyecek. Her ne kadar meyve ve sebzeleri mevsimine göre tüketmenin daha sağlıklı ve lezzetli olduğu kanaatindeysem de bugün pazarda kocaman çilekleri görünce dayanamadım ve aldım. Ama işin özü mevsiminde, taptaze, lezzetinin doruğunda kıtır kıtır sebzeleri almak ve içlerindeki enerji ile yenilenmek. Güzelim saçaklı pırasa, parlak mora yakın pancar, kıtır turplar, insanda tavşan olma isteği uyandıran turuncu havuçlar, hem çiğ hem de pişmiş size fındık/ceviz/enginar arası tadlar vaadeden yer elması, seksi kereviz (baştan çıkartan kokusu kesin feromon var içinde), bembeyaz çiçekli karnıbahar...

Gelelim pazar günlerine; Bu ülke'de pazarları çalışılmaz. Çalışılmaz derken, bayram, tatil demeden her gün gece 22 ye kadar nerdeyse her dükkanın açık olduğu yerden gelen biri olarak ben bu durumu anlayamasamda şapka çıkarıyorum. Pazar günleri büyük alışveriş merkezleri, süper marketlerde dahil olmak üzere tüm dükkanlar kapalı yani çatlasanız gidip alışveriş yapamazsınız eğer şanslıysanız oturduğunuz yerde pazar günleri kurulan bir pazar vardır ve çevresindeki dükkanlar kasap, balıkçı ve fırın sadece öğlen için açık olabilir. Kapitalizmin hızını aldığı ve her türlü farklı düşünceyi yuttuğu bir çağda inanılmaz değil mi? Pazar günleri çiçekler alınıp, genellikle aileyle ya da arkadaşlarla beraber olunuyor. Fransız'ların bayıldığı yemek sofraları kurulup, tatlılar yeniyor ve günün yarısı yemek sofrasında geçiriliyor.
Önceleri garip gelse de bu ritme alıştım artık pazar günleri alışveriş krizlerim tutmuyor böyle de yaşanabiliyormuş:) Diğer yandan,pazar günleri çalışmak zorunda olanların gözüyle bakıldığında kesinlikle faydalı,insani bu biçimin tüm ülkelere yayılmasını şiddetle umut ediyorum.

Gelelim mutlu pazar günleri yenilebilecek yemeklere!

Soğuk kış günlerinde hep beraber yenilince daha da güzel olan tavuklu sebze yahnisi tarifi aşağıda geriye pişirmek kalıyor. Bulabilirseniz köy tavuğu kullanın lezzet farkı için bir ara Ömür markası çiftlik tavuğu üretiyordu sonra ne bu tavuk çeşidi ne de bu marka kaldı, Keskinoğlu üretme hazırlıklarındaydı ama ben İstanbul'dayken henüz piyasaya sürülmemişti bir an önce bu lezzetli arkadaşa kavuşmanız dileğiyle..



Tavuklu Sebze Yahnisi

Bir bütün tavuk
3 orta havuç
Kişi adedi kadar patates
2 turp
1 pırasa
1 soğan 2 diş sarımsak
2 defne yaprağı
2 sap kekik yoksa 1 çay kaşığı kuru kekik
bolca kereviz yaprakları yoksa 4 küçük kereviz

Tüm malzeme temizlenir, ayıklanır, doğranır (küçük patatesler herkese birer tane düşmesi için bütün bırakılır, üzerini örtecek kadar su eklenip ateşe konur. Kaynayınca altı kısılır ve en az 1 saat pişirilir. Patatesler yumuşamış ve tavuk etleri gevşemeye başlamışsa pişmiştir. Ocaktan alınıp 15 dakika dinlendirilir kekik ve defne yaprakları çıkartılır. Kocaman bir tabağa alınıp sofranın ortasına konur, dumanı tüterken servis edilir yanına limon çok yakışır.

Le coin Français
Pot au feu

Ardından mutlaka tatlı yenmeli güzel bir kahve içilmelidir. Benim gibi kolestrolü yükselmiş, karaciğeri büyümüş ancak tatlıdan vazgeçemeyen tombikler için son derece dengeli, hafif ve lezzetli bir tatlı tarifi.



Elmalı Pasta

1 yumurta
4 çorba kaşığı şeker
6 çorba kaşığı un
60 gr tereyağı
1 çimdik tuz
1 paket kabartma tozu
4 elma

1-Şeker, un, kabartma tozu, yumurta, tuz bir kapta karıştırılır. Eritilmiş tereyağı eklenerek karıştırmaya devam edilir homojen bir hale gelince önceden yağlanmış fırın kabına dökülür. Yağı azaltmak isteyenler fırın kabını yağlamak yerine yağlı kağıt koyup harcı onun üzerine dökebilirler.
2-Elmalar soyulup içi çıkartılır ve dörde bölünür. Kek karışımının üstüne dizilir ve karışıma biraz gömülmesi için bastırılır. 180 derece önceden ısıtılmış fırında 30 dakika pişirilir ve ılıkken yada soğuk servis edilir. Ailede yada arkadaşlar arasında zayıf insanlar varsa kilo almalarını teşvik için yanına krema eklenebilir:)))

Le coin français
Gateau aux pommes

Bir kere daha pazar günleri çalışmak zorunda olmadığımız, taptaze sebzelerle yapılmış dumanı tüten tavuklu yahni yiyerek, arkadaşlarla sohbet edebilme, elma tatlısı ve kahveyi paylaşma imkanı bulduğumuz için şükredilir.

Bu arada Dünyanın tüm sabahları filmi bulunup bir kere daha seyredilir ve filmin yönetmenine(Alain Corneau), senaristine (Pascal Quignard, Alain Corneau) , oyuncularına(Gerard Depardieu, Guillaume Depardieu, Anne Crochet,Carole Richert) ve müziklerini yapan arkadaşa ve Sevgili Marina'cığıma sevgi ve saygılar sunulur.

14.03.2008

diyet tatlı

Bir kilo elma alınır, kabukları soyulur ve içi çıkartılır. Dörde bölünüp 2 çorba kaşığı su ile ocağa konur, kaynadıktan sonra altı kısılarak 10-15 dk pişirilir. Soğutulup afiyetle yenir. Biraz krema ve şeker ekleyerek Fransua ve Leonardo'ya uygun tatlı haline de getirilebilir.

canada,kar ve geyik/cherbourg ve yağmur




Adamın biri Kanada'ya yerleşmiş ilk ay ; "Aman allahım ne güzel bir yer burası ne romantik her gün kar yağışını seyrediyorum kar taneleri nazlı nazlı düşüyor keyifle izliyorum. Markete giderken yolda dikkat geyik geçebilir tabelası var ne şeker bu tatlı hayvanları yolda görebiliyorum" diye seviniyormuş. İkinci ay; allahım gene kar yağdı evden çıkamadım evden çıkabilmek için yolu ve garajın önünü temizlemem lazım ama çok keyifli , bu kar küreme kamyonu tam ben işimi bitirince geliyor tesadüf herhalde diye düşünmüş. Üçüncü ay gene kar yağdı, hiçbiri yere gidemedim karları küreyip bitirdiğimde bu kamyoncu geldi pis pis gülüyor gibiydi yolda az kalsın bir geyiğe çarpıyordum. Dördüncü ay gene bu s..ğimin karı yağdı, yolda s..tiğimin geyiğine çarptım burası korkunç nefret ediyorum!!!
Şimdi benim hikayede buna benziyor biraz. İstanbul'da çalışmaktan, stresten çok hırpalanmıştım ve tek hayalim sakin bir yerde şömineli, bahçeli bir evde huzurlu bir hayat sürmekti. Şimdi o hayata sahibim ama bu seferde fazla sakin, çevremde kimse yok yolda bir allahın kulunu görürsem o günü şanslı addediyorum. Bu köyde insanlardan fazla, bildiğiniz üzere köpekler ve inekler var ve neredeyse her gün yağmur yağıyor.
Şehre gitmek için 20 dakika min yürüyorum ve otobüse biniyorum 7 dakika sonra medeniyetteyim. Başlarda oh ne güzel mecburi spor idi şimdi söylene söylene gidiyorum. Hadi yürümek gene problem değil ama kardeşim yağmur yağıyor ve ıslanıyorum. Kendimi Everest dağına çıkmış 30. expedisyonunu gerçekleştiren biri gibi hissediyorum ıslak, yürüdüğü için ısınmış ama yanakları donmuş.
Nerdeyse her gün yağmur yağıyor bir tek Seda'nın geldiği hafta günlük güneşlikti o burayı Güney Fransa gibi güneşli bir yer sanıyor :)

13.03.2008

Leonardo'nun akşam yemeği

Sebze çorbası, Potage aux legumes
Salyangoz dolması,(bayılıyor) Escargot Bourguignon
Etli biber dolma, Poivrons farcis
Madagaskar vanilyası ile yapılmış flan a la vanille de Madagascar
Ananas

chien de france/Fransa' da köpek olmak!!!


Bonjour tout le monde
Herkese merhabalar
Bu ülkeye geldim geleli başım köpeklerle dertte. Ben hayvanları çok severim herkes bilir hatta hayvan hakları için birşeyler yapmaya da çalışmışımdır, sayısız kediyi hastalıktan ve sokaktan kurtardım amma velakin burda köpeklere tanınan özgürlükle başım dertte çünkü ben köpekten özellikle büyük olanlardan korkuyorum. Yaşadığım köye Grismenil ki aslında sadece bir sokaktan oluşuyor bir giriş ve bir çıkış yolu var. Giriş yolunun solundaki evin bahçesinde Valf beyaz iri labrador kırması, kırma çünkü suratı tekmelenmiş gibi, sağında koyuna benzeyen ve ağılı bekleyen koca köpek ve ileride araba tamircisinin kapısında 2 kurt köpeği ki bir tanesi çok yaşlı yerinden pek kıpırdamıyor o yüzden hadi tek kurt köpeği diyelim. Şimdi ben eve gitmek için bu 3 köpeği savuşturmak zorundayım hadi ilki bahçede çiti atlamadıkça tamam sadece havlayarak beni çitin sonuna kadar kovalıyor evinden uzaklaştığımda problem yok ki Valf(adı bu) mon cher gentil chien (sevgili nazik köpek) diyerek korkmuyor havası vermeye çalışıyorum pek yemiyor belki aksanımdan dolayı daha da kıl oluyordur :)
İkinci koyun bozması köpek bağlı sadece havlayarak atak yapıyor ki önünden geçmem 3 saniye.
Geldik en zoruna eğer kurt köpeği kapının önünde değilse arabada uyuyordur ve benim için mutlu bir gündür evime ıslık çala çala gidebiliyorum. Yok eğer bu canavar dışardaysa geri dönüp arka yoldan eve gidiyorum ki bu yol 45 dakika sürüyor.
Valf'in ordan eğer Leonardo ile geçmeye çalışırsam puset onu çıldırtıyor sahibine göre bu normal muhtemelen pusetin renginden dolayı puset kırmızı yani kadının çözümü puseti yada yolu değiştirmek. Parka gittiğimizde deli gibi havlayarak bizi parka sokmayan köpeğin sahibine göre ise Fransua'nın kasketinden, yani asla köpektir havlar yaklaşımı yok. Çocuk parkına çocuk giremiyor napalım önce köpeklerin psikolojisini düşünmek lazım değil mi? Size de afiyetle bir bardak su içmek(korkunca ananem bunu önerirdi) ve tıpış tıpış evin yolunu tutmak düşüyor. Kahveye alınmayan köpeğin sahibi olay çıkartıp Fransa'da nasıl böyle bir skandal olabilir diye kafa tutuyor ve dışardaki masaya yerleşmesine izin veriliyor, kursa giderseniz bazı sandalyelerin altında oturan kanişler görmeniz normal onların da eğitim hakkı var. Şimdilik 1-0 yeniğiz...En kısa zamanda şehre taşınacağız yoksa bu işin sonu kanlı bitecek !!!!

Sokaklar köpeklerin ve onları şımartan sahiplerinin Amerika'da hatta Türkiye'de olduğu gibi köpek kakasını temizlemek yok en mutena yerlerde köpek kakası ve tüm dikkatime rağmen boklu ayakkabılarım!!! Bitmedi fight has just started!!!

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin