22.11.2008

Normandiya usulü Midye-Unutulmuş sebzeler yada hiç bilinmeyen, Les légumes oubliés ou inconnus, Haiku


Çalışmak, genellikle hayattan uzaklaşmayı, hayattan daha az zevk almayı ve yemek yemeği sadece beslenmeye dönüştüren bir süreç. Bu anlamda çalışan kadın/erkeklerin yemek yemeği sadece doyma duygusunu tatmin etmeye indirgemesini kaçınılmaz bir sonuç. Zaman yok, yemek hazırlama ritüeli ortadan kaldıralım, yerine dondurulmuş yada önceden hazırlanmış gıdaları ikame edelim. Bu kapitalizmin işine gelen ve beslediği bir donusum. Sonuçta televizyonda bilmem ne çiftliğinde özenle yetiştirilmiş ve uzun süredir ortalıklarda gözükmeyen bir sebzenin muhteşem dönüşü üzerine reklamlar yok, kocaman fabrikalarda endüstriyel hazırlanmış hazır yemeklerin bolca var. Bir an, derin bir nefes alıp düşündüğümüzde asıl önemli olan nedir, sadece guruldayan karnımız doyurmak mı hem de içerisinde ne olduğunu anlamadığımız bir sürü acaip madde ile, ya da emekle, özenle, heyecanla tekrar  kaybolmuş, unutulmuş bir sebzenin tekrar yetistirilerek, kulağımiza şiirler fısıldamasi ve dualar edilerek pişirilmesi nihayteinde sevdiklerimize sunulması mı?

Ben iflah olmaz bir romantiğim. Sebzelerin izini sürmek onları en taze ve çekici hallerindeyken yetiştirenden almak, sonra üzerine hayaller kurmak, en lezztli haliyle nasıl pişirebilirim, kimlerle paylaşabilirim, en güzel rengini hangi kompozisyonla beraber sunabilirim. Hele renklerine bayiliyorum, her elime aldığımda daha da güzelleşen, parlayan çarpıcı renkleri. Sonbahar renkleri turuncu, sarı çeşitli kabaklar, rengarenk havuçlar, yeşil kereviz yaprakları, kahverengi kabukları kararmadan önce soğanlar, kestaneler, mor pancar, yer elması, beyaz,yeşil pırasa, yine beyaz, sarımtirak karnıbahar, beyaz yeşil rezene vs vs. Kombinasyonlar bitmez.

Sebzelerin unutulması böyle başladı, önce ıspanaklar donduruldu, yıkaması ve hazırlanması güç olduğundan, pişirilmiş yosuna benzeyen yeşil eriyike mahkum olduk. Fransa'ya geldiğimde taze ıspanak, yer elması, pancar, kestane bulamadım, dondurulmuş olanlar hariç. Şimdilerde unutulmuş sebzelerin geri çağıran vefakarlar olduğundan, yeniden yetiştirilmeye başlandılar ve canım Cherbourg pazarında bulunabiliyorlar. Benim gibi romantikler var halen, tohum üretimi birkaç büyük şirketin tekelindeyken ki bu tohumlardan üretilen sebzelerin tohumundan üretim yapamıyorsunuz, tekele savaş açmış unutulmuş sebzeleri tekrar yetiştiren, gerçek tohum üreten bu yüzden başı tarım Bakanlığı ile derde girmiş adamlar var (Kokopelli vs). Modern zaman Don Kişot'ları mor patatesler, kızarmış utangaç havuçlar, sarı, mor havuçlar, yer elması, ıspanak ve benim daha önce görmediğim bir sürü değişik sebze yetiştiriyor. Tekele direnen anarşişt Normandiya çifçileri de bu sebzelerden yetiştirmeye başladı. Bu kadar hikayesi olan sebzeyi elinize alınca gülümsüyor ve takdir ediyorsunuz. Mor patatesler fındık tadında, pembe havuçlar hafif gül. Üstelik havuçları sap ve yapraklarıyla alabiliyorsunuz aynı çizgi filmlerdeki tavşanların yedikleri gibi.

Umudu kaybetmemek lazım. Bir gün kaybettiklerinizi bulabilirsiniz bu geçmişten gelen bir dostta olabilir, anneannenizin anlattığı bir sebzede...Önemli olan bakıştır, nerden nasıl baktığınız değil...Hayaller bazen gerçeğin kendisinde bile daha anlamlıdır. Hayatı olabildiğince fazla yönleri ile görmek lazım bu anlamda bir sebzenin sizi götürebileceği yerleri küçümsemeyin.

Bugün Haiku' ya ilişkin bir kitap aldım bir dostumun önerisiyle. Japon Şiir sanatı. Yalın ve çok katmanlı. İncecik bir heyecanın işlendiği Haiku, Haiku algının, algılamanın yazımı.. Yanında birde boş defter var küçücük kendi Haiku'larımızı yazabilmemiz için. Zaman gerek yalınlaşmak, yoğunlaşmak ve sonunda damıtabilmek için...

Bugün canım denize daha yakın olmak istedi. Melankolik, ışığın yoğun olduğu, algıyı değiştirdiği, bazen vahşi, acımasız, uçsuz bucaksız, kontrol edilmez, güçlü Mans denizi. Denizin tadını özledim, iyodun kokusunu. Yazımı yazarken önümden balıkçı tekneleri geçiyor, denize açılıyorlar balık tutmak, vahşi denize daha yakın olmak için. Bende balığa gitmeliyim bir gün sessizce...

Şimdilik tüm cesaretim Normandiya'ya özgü Moules Mariniére à la Normande (Normandiya usulü midye) pişirmek.

3 kişilik

1,5 kilo Midye
2 küçük mor soğan,
1 avuç maydanoz
Birkaç sap kekik
1-2 defne yaprağı
1 bardak şarap
2 kaşık krema

Midyelerin bıyıkları elle çekilir ve tazelikleri kontrol edilir. Çatlak, açık olanları acımadan atın. Bol temiz suyla yıkayın. Büyükçe bir tencerede küçük kıyılmış soğanlar biraz tereyağı ile sotelenir, kekik, defne yaprağı, şarap, krema eklenir. Yıkanmış midyere ayrıca su eklenmeden tencereye alınır ve midyeler açılana kadar pişirilir yaklaşık 5 dakika. Ateş söndürülerek kıyılmış maydanozlar serpilir ve bekletmeden servis yapılır. Bir midyeyi alıp diğer midyelerin içini çıkarmak için kıskaç gibi kullananarak yerseniz daha pratik olur. Yanına patates kızarması olamadan olmaz. Ben fırında küçük kesilmiş patatesleri 2 yemek kaşığı yağ ile arada çevirerek 30 dk kızartıyorum daha hafif oluyor.


6 yorum:

Tijen dedi ki...

Haikular ne basittir ama ne derindir. Özellikle Başo'nunkileri pek severim. Bahsettiğim festivale ben de gidemiyorum Beste, o İstanbul'da ben Antalya'da. Dilerim gidip paylaşan dostlar olur. Mangosteen'i ise çok sevdim evet. En tatlı meyvelerden biriydi.

Adsız dedi ki...

oradan oraya, sonra suraya derken blogunuza geldim...bir "yabanciyla evli" yabanci diyarlarda yasayan bir turk bagyani olarak, algida secicilikten midir bilinmez, "benim gibi ne cok insan varmis buralarda" diye dusunuyordum ama bir yandan da eksik bir tad vardi bu bloglari okurken agzimda..gitgide artan bir yalnizlik hissi. yarim saatten fazla bir suredir blogunuzdayim sevgili beste, ve cok sevdim, mutlu oldum, cumlelerinizi okurken icimden geciyorlarmis gibi geldi..takipteyim artik. aslinda benim de bir blogum var, ama bildigim insanlar disinda takip edilmek istegi duymuyorum, o nedenle o hesaptan yazmiyorum bu yorumu..ama zaman buldukca ve okumaya devam ettikce umarim, sizi bir emaille de rahatsiz etmek isterim. simdilik iyi gunler, esenlikler.

berna

beste dedi ki...

Hosgeldin Berna,
Ne guzel yorum yazmissin bayagi duygulandim! Yalnizlik hissi ve ozlem derinlesiyor ama sanirim bir sure sonra hissetmez oluyorsun.Beklerim emailini de bestepekoz@hotmail.com mumkun olursa bende okumak isterim blogunu. Beni bulduguna sevindim kucak dolusu sevgiler

Adsız dedi ki...

hangi kitap bu? :))) haikusever Burcu

beste dedi ki...

fransizca anonim haiku'lar kitabi yaninda kendi haikularimizi yazabilmek icin birde minik defter vardi:)

Adsız dedi ki...

Kendi web sitemde böyle bir şey sonrası istedim ve bu bana bir fikir verdi. Sağ olsun.

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin