İstanbul'un bezdirici olumsuzluklarını bir yana bırakalım şimdilik güzel taraflarına odaklanalım yoksa kaçıp gitmek için dayanılmaz bir arzu duyuyorum! aşkımız kısa sürdü....
hayır daha önce yapmamıştım hiç, bu hayatta bir niyet çekmiş olduk !
Sakin ve huzurlu Fransız köy hayatından sonra kaos içindeki İstanbul'la yaşanacak aşkın bu kadar olması normal:)) Zaten aşk denilen şey kavuşunca her daim şekil değiştirir:)))
Temmuz sonuna doğru Paris'e geleceğim kısmetse; bildik Paris gezilesi yerlerin dışında bana özel olarak önerebileceğin yer, restoran vb. olabilir mi? Zamanın varsa yardımcı olabilir misin? Sen de tatildesin sanıyorum gerçi ama hani öneri anlamında şurayı ögr, şurada mutlaka ye tarzı bilgiler. Benim mail adresim; uunlu@anadolu.edu.tr
Buarada ben minimalisti kapattım; ama seni takip ediyorum :))) hala.Öptüm.
Besteciğim, Istanbul'daki toplantımızda seninle şahsen tanışip sohbet etmek büyük keyifti. St.Michel adası ile ilgili resimlerini çektiğin esrarlı harflerin Cermen ve İskandinav kökenli "runlar" olduğunu düşünüyorum. İncelemek istersen wikipedia'dan runes olarak bakabilirsin. Gerçekten çok gizemli. Yazılarını bundan sonra büyük bir zevkle takip edeceğimden emin olabilirsin. Istanbul'da kalan zamanınızın mutlulukla ve yeni keşiflerle geçmesini diliyorum. Sevgiler, Şule Bolgi Maupoil
“İstanbul’un bezdirici olumsuzlukları” derken neyi kastediyorsun bilemiyorum ama birimizin “bezdirici olumsuzluk” olarak nitelendirdiği bir hususun bir diğerimiz için “son derece olumlu” değerlendirilmesi ve beğenilmesi kuvvetle muhtemel. Küçük bir örnek olarak bu yıl Adalar vapurunda 15-16 yaşlarındaki gençlerle yaptığım bir sohbetten bahsetmek isterim. Biliyorsun İstanbul’dan Adalar’a bakıldığında manzara pek güzel ama Adalar’dan şehre bakıldığında görüntü korkunç! Daha doğrusu bana göre korkunç, çünkü tek görülen ya da benim tek gördüğüm çirkin bir beton okyanusu, özellikle Anadolu yakasında (Adalar manzaralı beton yığını siteler). Adalar vapurunda gençlerle sohbet ederken bu görüşümü dile getirdim, “Adalar ne güzel yeşil, İstanbul ise beton yığını” dedim. Gençlerin yanıtı şu oldu: “Abla beton güzel be! Düşünsene şehirde yapılacak bir sürü şey var, alışveriş merkezleri var, sinemalar var, Adalar’da ise hayat ne kadar sıkıcı! Hem yeşil görmek istersen her zaman Adalar’a gidebilirsin!”.
Fransa ve Türkiye bence iki ayrı dünya. Her ikisinin de kendine göre olumlu ve olumsuz özellikleri var. Fransız ve Türk toplumlarının hayata bakışı ve düşünce tarzı tamamen farklı olduğu için iki ülkeyi birbiri ile kıyaslamanın aslında bir anlamı yok. Neticede, Fransa’da yaşayanların çoğunluğu orada mutlu iken Türkiye’de yaşayanların çoğunluğu da burada mutlu.
13 yorum:
Leo yu gördükçe aklıma kendi oğlum geliyor,tatlı turistim...tr ye gelmişken görmek isterdim seni..:))
Bu turist arkadas cok tatli masallah!
amanın amanın ne kadar tatlı fotolar öyle ...
Oglus mutlu gorunuyor, gerisini bosver, tatil zamani bosalmamis mi Istanbul, soyle gitsinler heryer sana kalsin :-))))))
güzellikleri merakla bekliyoruz sizden.olumsuzluklar hepimizce
malum:(
Leo çok mutlu ama..İstanbulu sevmiş :)
bu arada hoşgeldin cnm..
o kahvaltı ne öyle, kopya çekeceğim valla, kızıma yapacağım ben de :))
Kahvaltı öğünlerin arasında en sevdiğimdir ve peynir de vazgeçilmezimdir. O yüzden sofraya davetsiz misafir olarak katılıyorum :)
Sakin ve huzurlu Fransız köy hayatından sonra kaos içindeki İstanbul'la yaşanacak aşkın bu kadar olması normal:)) Zaten aşk denilen şey kavuşunca her daim şekil değiştirir:)))
fatma
Bestecim Merhaba ben minimalist :)) yani Ünver;
Temmuz sonuna doğru Paris'e geleceğim kısmetse; bildik Paris gezilesi yerlerin dışında bana özel olarak önerebileceğin yer, restoran vb. olabilir mi? Zamanın varsa yardımcı olabilir misin? Sen de tatildesin sanıyorum gerçi ama hani öneri anlamında şurayı ögr, şurada mutlaka ye tarzı bilgiler. Benim mail adresim; uunlu@anadolu.edu.tr
Buarada ben minimalisti kapattım; ama seni takip ediyorum :))) hala.Öptüm.
Besteciğim, Istanbul'daki toplantımızda seninle şahsen tanışip sohbet etmek büyük keyifti.
St.Michel adası ile ilgili resimlerini çektiğin esrarlı harflerin Cermen ve İskandinav kökenli "runlar" olduğunu düşünüyorum. İncelemek istersen wikipedia'dan runes olarak bakabilirsin. Gerçekten çok gizemli. Yazılarını bundan sonra büyük bir zevkle takip edeceğimden emin olabilirsin. Istanbul'da kalan zamanınızın mutlulukla ve yeni keşiflerle geçmesini diliyorum. Sevgiler, Şule Bolgi Maupoil
Çok yakışıklı bu turiz! Galiba artık İstanbul'un en güzel yanı ondan ayrılış anı. Ama insan özlemeden duramıyor. Bir garip aşk bu!
Besteciğim,
“İstanbul’un bezdirici olumsuzlukları” derken neyi kastediyorsun bilemiyorum ama birimizin “bezdirici olumsuzluk” olarak nitelendirdiği bir hususun bir diğerimiz için “son derece olumlu” değerlendirilmesi ve beğenilmesi kuvvetle muhtemel. Küçük bir örnek olarak bu yıl Adalar vapurunda 15-16 yaşlarındaki gençlerle yaptığım bir sohbetten bahsetmek isterim. Biliyorsun İstanbul’dan Adalar’a bakıldığında manzara pek güzel ama Adalar’dan şehre bakıldığında görüntü korkunç! Daha doğrusu bana göre korkunç, çünkü tek görülen ya da benim tek gördüğüm çirkin bir beton okyanusu, özellikle Anadolu yakasında (Adalar manzaralı beton yığını siteler). Adalar vapurunda gençlerle sohbet ederken bu görüşümü dile getirdim, “Adalar ne güzel yeşil, İstanbul ise beton yığını” dedim. Gençlerin yanıtı şu oldu: “Abla beton güzel be! Düşünsene şehirde yapılacak bir sürü şey var, alışveriş merkezleri var, sinemalar var, Adalar’da ise hayat ne kadar sıkıcı! Hem yeşil görmek istersen her zaman Adalar’a gidebilirsin!”.
Fransa ve Türkiye bence iki ayrı dünya. Her ikisinin de kendine göre olumlu ve olumsuz özellikleri var. Fransız ve Türk toplumlarının hayata bakışı ve düşünce tarzı tamamen farklı olduğu için iki ülkeyi birbiri ile kıyaslamanın aslında bir anlamı yok. Neticede, Fransa’da yaşayanların çoğunluğu orada mutlu iken Türkiye’de yaşayanların çoğunluğu da burada mutlu.
Sevgiler, selamlar,
Müge
Yorum Gönder