5.03.2009

Itır Ağacım ve Tijen Hanım'ın hikayesi

Bugün gözümdeki bir problemden dolayı okula gidemedim. Üç dört gündür nete girememiştim, hemen Tijen Hanım'ın blogunu açtım bir sürü yazı birikmiş sevinçle okudum, hemde yeni kitabı çıkmış yaşasın aylardır bekliyordum. Adı da çok güzel "Mutfaktaki Yaban". Derken "Bir ıtır hikayesi"ni okudum ve on dakika hıçkıra hıçkıra ağladım. Link vermeyi beceremediğimden hikayi buraya kopyalıyorum. Tijen hanım'ı henüz keşfedememiş olanlar için www.mutfaktazen.blogspot.com daha fazla beklemeyin, vazgeçemeyeceksiniz.

"Bir Itır Hikayesi
Hayat üzerime geldiğinde içime kapanırım. Böyle zamanlarda hep şu dizeler gelir aklıma: “Marifet hiç ezilmemek bu dünyada, / Ama biçimine getirip ezerlerse / Güzel kokmak / Kekik misali / Lavanta çiçeği misali / Fesleğen misali / Itır misali / İsa misali / Yunus misali / Tonguç misali / Nazım misali”. Balkona çıkar ıtır çiçeğimin, hep özenle baktığım, baharda toprağını değiştirdiğim, gözümden sakındığım ıtır çiçeğimin yanına gider, başlarım okşamaya. Babaannem gelir aklıma. Elleri hep limon kolonyası kokan, bembeyaz örtüsüyle pamuk babaannem. Küçükmüşüm, kucağına yatmışım, o ufacık, yumuşacık elleriyle saçlarımı okşuyormuş... Ne olursa olsun beni sakinleştiren, elleri kadar, bakışları kadar yumuşacık babaannem. Bazen de onu limonlukta çiçeklere bakarken görürüm. Onları çocuklarıymış gibi sevgiyle okşar, sularken konuşur, hal hatır sorar. Derdini döker bazen. Ama en çok üzüm desenli saksıdaki ıtır çiçeğine ilgi gösterir, onu biraz kayırırdı. Nasıl kayırmasın, her sonbaharda, üzüm reçeli yaparken bir kaç yaprağını koparır, pişmesine yakın reçele atardı. Hoşafları bir başka güzel olur, mis gibi ıtır kokardı. Evleri istimlak edilmiş, yol geçecek diye ellerinden alınmıştı. Dedem ölmüş, babaannem yanımıza taşınmıştı. O evden tek getirdiği şey bir saksı ıtır oldu, gerisini istemedi. Babam o üzümlü saksıyı getirdiğinde pek sevmiş, hemen dibine taze toprak döküp ıtırı o saksıya almıştı. Ölene kadar da saksısını değiştirmedi zaten. Evlenip evden taşınırken o saksıyı ben aldım. Ne zaman birileri beni ezmeye kalksa, aklıma o dizeler gelir, “ıtır misali”. Balkona çıkar, bir yaprak koparırım sevgili ıtırımdan. O yaprağa bütün geçmişimi yükler, sonra seramik demliğime koyarım. Üzerine bir bardak sıcak su. Itır çayımı yudumlarken tüm sevdiklerimi, bana verilen tüm sevgileri yanımda hissederim. İşte o zaman gücümü yeniden kazanır, hayatla mücadele etmeye devam ederim. "

Ben kocaman ıtır çiçeğimi Fransa'ya taşınırken anneme bıraktım...

3 yorum:

D.ÜMİT KÖSE dedi ki...

sevgili beste ne güzel bir yazı bu.yazı demek haksızlıkmı olur acaba.?yazanın yüreğine sağlık..sanada teşekkürler,ilettiğin için.ağlamadım ama boğazım düğümlendi dersen yanlış olmaz herhalde..çok güzeldi...kendine iyi bak..ümit köse..

beste dedi ki...

ya ne güzel hikaye değil mi hemde hüzünlü, üstelik benim hikayemlede örtüşüyor. Hayat güzel. Sevgiler..

Tijen dedi ki...

Sevgili Beste,
Bu hikaye tamamen yüreğimden çıkmıştı. Babaannemlerin evi istimlak edilmişti yol yapımı için, babaannem de bize taşınmıştı ben küçükken. Ama tek benzerlik o. Gerisi, diyorum ya, hayal ürünü. Demek senin hikayene benziyor. Hayat işte, bir sürü şey yaşıyoruz...

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin