Kız kardeşlerle dayanışma...
Çilek reçeli yapmakta bir bilgi vardır. Topraktan başlayan, dala değen, oradan çıkıp kırmızının eline bulaşmasıyla ilgili bir bilgi. Elimize değen her şey tenimize bir yeni tat katıyor mu acaba? O tatlar ellerimizde birikiyor mu? Birikiyor olmalı. Niye güzel olsun yoksa kadınların elleri? Tenleri de biriktiriyorsa eğer... Tenlere değmeye korkmamışsa, biriktirecek kadar aklında tutmuşsa...
Çilekler sonra tencereye konur. Biraz da şeker üzerine... Bir taşımlık kaynatılır.
Bir taşımlık... Kadınların kendilerine ait ölçü birimlerinden biridir bu. Zaman bizim gövdemizde oluşuyor çünkü. Ay, gövdemizden geçiyor kanlı. Doğurmak için aylar geçiyor karnımızda. Zaman, kadınların gövdesinde etleniyor bir tek. Bir pinçik tuz, bir tık açmak var ocağın altını, göz kararı var suda pilav yaparken. Kadından kadına geçen ölçü birimleri. Kendi dillerinde ürettikleri başka bir bilim.
Sonra bir yayvan kaba konup, üzerine beyaz bir bez gerilip güneşe bırakılır. Güneş reçeli pişirir. Böylece toprağın, dalın, kadının elinin ve güneşin bilgisi eklenir reçele. Reçel bu yüzden kıvamlıdır. Ve bu yüzden birikir şeker içinde.
Genç kadınlar, kadınların kendi dillerini biriktirdikleri yerlere bakmalılar. Reçel yapmayı öğrenirken genç kızlar, aslında kadının evreniyle ilgili bir atlasa bakmaktadırlar. Oralarda biriken diller ve yazılmamış bilgiler hayatı döndürüyor hamarat.
Reçel bahane, genç kadınlar kendilerinden yaşlı kadınlarla konuşmalılar. Ama iyi yaşlanmış kadınlar bulmalılar. Annesinin lafından çıkmamış kadınları değil, bütün sözlerden çıkmış, sözler vermiş, tutamamış, sözlerini tuttuğu için ağlamış, ülkelere gitmiş gelmiş,
adamlar terk etmiş, terk edilmiş, sonunda en çok gülmeyi ve umursamamayı öğrenmiş kadınları bulmalılar. Genç kadınlar kendilerine kılavuzlar seçmeliler. O kadınlarda uyutulan bilgileri uyandırmalılar. Ama iyi yaşlanmış, maceralarda eskimiş kadınlardan bahsediyoruz burada; kitabına göre yaşamışlardan mümkün mertebe uzak kalmalılar. Genç kadınlar hâlâ şarap içebilen, vişneyle votkayı karıştırıp içki yapmasını bilen kadınlara gitmeliler. Sorularını onlara, kitaplardan bile çok onlara, sormalılar.
İnsan kendine ihanet ederek öğrenir ihanet etmemesi gereken tek kişinin kendi olduğunu. Belleri, boyunları, karınları ağrıyan, sabahları yorgun kalkan genç kadınlar, mutlaka bir süre önce kendilerine büyük bir ihanet ettiler. Şimdi onun bedelini öğrenmekteler. Yaşadıkları ardında uzun bir deniz gibi serili duran yaşlı kadınlar o denize bakıp, oradan bir taş çıkarıp, eskide, derinde kalmışlardan söyleyeceklerdir onlara neyin ne olduğunu. Kitaplar yapamaz bunu. Yaşlı kadınlar bunu bilirler. Yaşlı kadınlar hayatın büyücüsüdür.
Bir rüya gördümdü. Niye gördümdü, hiç bilmedimdi. Ama görünce bir iyi oldum sabah, bir iyi, sorma.
Kadınların hep rüyaları vardır. Her zaman bu hayatın cümleleriyle konuşmaz yaşamın gizi. Kadınlara çoğu kez rüyalarıyla gelir cevaplar. Kadınlar bu yüzden çok rüya görür ve bu yüzden rüyalarından çok konuşurlar. Bakmayın bunlara gülen erkeklere, çok ciddi şeylerden bahseder gece.
Bir çocuk doğuruyorum ve yalnız kalıyorum doğurur doğurmaz. Korkuyorum, ama bir yandan da hafifliyorum. Her macera öncesi olduğu gibi, her yol öncesi... Bağlıyorum sırtıma bebeğimi. Dağlara çıkıyorum. Sonra yaşlı, şişman bir kadın çıkıyor karşıma. Durduruyor beni. "Şimdi" diyor, "sana bu dağların otlarından hangisinin yeneceğini, hangisinin zehirli olduğunu öğreteceğim."
Derin bir oh çekiyorum içimden. Sabah kuş gibi uyandım ki sorma!
Kadınlar, kadınların yardımıyla yaşar aslında. Otları kadınlar bilir çünkü; zehirli olanla iyi olanı. Yaşamı sürdürmek kadının bilgisidir, bin yıllardır biriktirdiği. Yaşlı kadınlar, bildiklerini bilmeseler bile bilirler bu bilgiyi. Sonra, siz de bir kız çocuğu doğurursunuz belki!
Ece Temelkuran
Her sozune inandigim harika bir yazi yazdigin icin sagol Ece Temelkuran, bana cok sevdigim bir kadindan geldi bende hemen sevdigim kadinlarla ve sevdigim ama emailini bilmedigim okuyucularimla paylastim. Kadinlar gununuz kutlu olsun. Bana recel nasil yapilir diye sormustu bir kez, ilk sorusuydu bana, hemde ilk takipcilerimden ve aldigim ilk sorulardandi nasil sevinmistim. Uzun uzun anlatmistim, o gene birsey sormustu. Korkma demistim, icimizde bir yerlerde vardir recel yapma bilgisi, kodlanmistir genlerimize. Kapa gozlerini gir mutfaga. Unutmamis hatirlatti bana bu yazi uzerine, hayat ne ilginc ve guzel, kadin olmak daha da guzel:)
11 yorum:
Ece Temelkuran da sen de harikasınız sevgili Beste. Çok yaşayın, kadınların ezilmediği günleri de görmek dileğiyle...
ufff!uffff! beste yapma bana bunu:))
Hayat; içinde zencefil ve reçel kokulu, toprak kokulu, vişneyle votkayı karıştırabilen, elinin hamuruna alnının terini katabilen,mücadeleden yılmayan...zorlukları azmi, inancı ve sevginin gücü ile üstesinden gelen ve de hemcinslerinin dayanışması içinde kendisini çok daha güçlü hisseden kadınlarla güzel:)
Sevgili besteciğim bu güzel yazının üzerine bende öncelikle senin ve sonra tüm Emekçi Kadınların Gününü Kutlarım...
Temelkuran yazısı ve Çilek reçeli harikaydı..:)
Sevgilerimle...
Ne güzel bir yazı!
Yazan, gönderen, biz de okuyalım isteyen ve okuyup benimseyen tüm kadınlara selam olsun!
Sağol Beste!
:))
I remember you were interested in my Kandil dolma peppers last summer. I have some spare seeds if you would like them. If so, leave your email address on my blog.
ne guzel yorumlar biraktiniz sagolun varolun :)
Emekci kadinlar gunu kutlu olsun!
Ellerin, gonlun dert gormesin Bestem.
:) unutmam... Kocaman optum seni.
kadın olmak gerkenten çok güzel bence de; senin reçeller harika; kesinlikle kodlarımızda var yeterki fırsat verelim...
Çok güzel bir yazı, paylaşman ne iyi olmuş.Ben de Emekçi kadınlar gününü kutluyorum, sevgilerle
yasaktan sonra canım sıkkındı. iyi geldi yazdıklarını okumak.güzel enerjini seviyorum.
Yorum Gönder