Ikigun once yazdigim yazinin iceriginden ziyade basligi dogrultusunda muhtemel yanlis anlamalar uzerine bazi noktalari tekrar aciklama ihtiyaci duydum. Bu yazi dun yazildi ancak bugun size ulasabiliyor, kisisel zorluklar nedeniyle ayni Turk medyasi gibi bir gun sonrasinda haberler. Ozetle basin ozgur degil ve sansur uyguluyor dedim ki sansuru genis anlamiyla dusunun sadece haberin verilmemesi degil kisitili verilmesi de sansure girer, Turkiye'yi deprem ve nukleer patlamalara ilgisiz bulup nedenlerini tartismak istedim.
Oncelikle, Dunyayi Japonya depremi ve baglantili nukleer kaza yerinden oynatirken ve yabanci basin nerdeyse yuzde seksenini bu konuya ayirmisken, Turkiye’deki magazinel bombardiman ve yonlu bilgilerin arasina sikistirilmis ve genel olarak bahsedilmis detaylara hic girilmemis haberler bana ve benim gibi dusunenlere yeterli gelmiyor. Tatlises’in menusu, bakan ziyareti dakika dakika aktarilirken nukleer felaketin dislanmasi normal degildir. Turk basini Japonya felaketine kayitsiz derken kastettigim budur. Zaten gelen yorumlardan bu ilgisizligin nedenleri asagi yukari ortaya cikti. Turk basini bagimsiz olmadigindan guc gruplari ve hukumetin baskisiyla gundemi belirliyor. Gundem magazin programi uzantisindan oteye gidemiyor. Flas flas bakan yogun bakimdayken uyandirmayin dedi! Japonya’da mi? ayni esnada nukleer reaktorler patlamak uzere. Nukleer felaket konusu gecistiriliyor. Hicbirimiz nukleer santraller ve radyasyon konusunda yeterince bilgi sahibi degiliz, normal cunku son derece teknik ve bilimsel bir konu iste tam da bu noktada bilim adamlarinin devreye girmesi gerekiyor. Bu konunun bizim anlayacagimiz sekilde aciklanmasi, tanimlanmasi, olasi tehlikeler yaninda ongorulemeyen tehlikeler ve sonuclari islenmeli, tartisilmali ve ortaya acik bir tablo konulmaya calisilmalidir. Bu tablo felaket tellaligi icin degil yapilmasi amaclanan nukleer santral konusunda bilgi sahibi olup kendi vicdani kararimizi verebilmemiz acisindan hayati derecede onemlidir. Tupgaz ile nukleer arasindaki farki bilmeyen basbakanin bihaber vatandaslari olmayalim. Japonya felaketi bunu tetiklemeliydi Turkiye’de ayni tum dunyada oldugu gibi. Tabiki kendimiz icin korkmaya baslamadan cok once Japonya felaketin 7.gununde olan insanlara yardim kampanyalari duzenlenmesi, devletin, siyasetcilerin bu konuda hassasiyet gostermesini beklerdim ben. Turkiye 7.gunde nihayetinde yardim gondermeye karar vermis bugun radikal online’da konuyla ilgili tek haber buydu. Nukleer santral bazi ongorulebilen felaketlere gore insaa ediliyor deprem vs gibi ancak hesaba katilmayan doga ananin tokatlari ; japonca bir kelime olan tsunami ornegi yaninda gectigimiz aylarda Fransa’da sogutma sistemini isgal eden ve arizaya yol acan yosunlar gibi. Kritik dusunce gelistirme ve dusuncelerini savunma hepimizin vatandaslik gorevi. Bu surecte basinin rolunun onemi su goturmez. Bana yollanan bir videoda vatandaslara soruyorlar Japonya nerede diye? Ancak sorulari ezik buzuk bell iki egitim imkan ve firsati sunulmamis insanlara yoneltiyorlar ve diyelimki 10 kisiye sordular sadece istedikleri cevaplari verenleri yayinliyorlar, basinin halki bilinclendirmesi bu mu? O haberi Nisantasi’nin sik bir kafesinde yapsaydi bana gore habercilik ornegi sunardi. Basin once kendisiyle hesaplasmali.
Ikinci yon ise, Magazinel bombardiman altinda gercek bilgi istenilen etkiyi gosterebilir mi? Zihinsel uyusma icinde bilgi algilanip reaksiyon gosterilebilir mi? Hergun dizilerde ve haberlerde olum ana tema iken siddet sahneleri kesintisiz verilip kan govdeyi gotururken insan beyninin hissizlesmesi kacinilmaz. Belki bu yuzden Japonya depremine tepki gosteremiyoruz. Bu konu bir blog yazisiyla cozumlenemeyecek kadar genis ve okul dolayisiyla cokta vaktim yok ama onumuzdeki gunlerde hepimizin insanliga borcu bu. Nukleere karsi hareket baslatmak, baslamislara katilmak ve yakinindakileri bilinclendirmek. Greenpeace’in cagrisina kulak verin. Japonya’da bugun itibariyle 5178 olu 5600 kayip var bu sayinin 25.000’e cikmasi bekleniyor. Ayni 99 depreminde oldugu gibi. Japonya ile kader birligimiz var bunu birde nukleer felaket birligine cevirmeyelim. Vaktim olsaydi gazetelerde ki semalari scan edecektim. Yasadigim yerdeki yerel ve bolgesel gazetelerin bile ana sayfasi tamamen, icte 3 sayfasi ayritintili olarak bu habere ayrilmis durumda. Nerdeyse tum partiler, bilim adamlari, Nukleer tesis ve birlik sorumlulari konuya iliskin aciklama yapiyor. Avrupa Birligi kararlar aliyor. Turkiye basbakani da tupgaz benzetmesiyle karikatur konusu olmaya devam ediyor. Evren’nin yazisina goz atabilirsiniz. Almanya en cabuk davranan ulkelerden oldu ancak tartismalar hala bitmedi, sular durulmadi. Almanyanin koyu sagci parti baskani bile Fukushima’dan sonra nukleere bakisim degisti dedi, bizlerinde bu noktaya varabilmesi cok onemli.
Nukleere hayir Greenpeace'in kampanyasina destek icin tik tik
5 yorum:
Besteciğim,
Ben Japonya depremini 11 Mart Cuma sabahı –depremin olduğu gün- saat 8.30’da Moda sahilinde köpeklerimi dolaştırırken öğrendim. Sabah yürüyüşümüzde karşılaştığımız bir komşumuz ABD’de yaşayan kızından az önce bir telefon aldığını, kızının “anne çabuk CNN’i aç, Japonya’da deprem oldu, tsunami oldu, TV naklen veriyor!” dediğini anlattı. Eve döner dönmez TV’yi açtım, önüme ilk çıkan kanal deprem haberini tsunami görüntüleri eşliğinde naklen vermeye başlamış bulunan TRT oldu. Daha sonra, büroya gittiğimde oradaki TV’den izledim, NTV – CNN Turk – Fox TV vs. tüm haber kanalları Japonya’da meydana gelen doğal felaketi naklen yayınlıyorlardı. Haftasonu tüm gazeteler başsayfalarını Japonya’da meydana gelen felakete ayırmışlardı, ama tabii o zaman henüz Ibrahim Tatlıses vurulmamış ve Fukushima nükleer santralindeki sorun açığa çıkmamıştı. Pazartesi sabahından itibaren ise, bildiğin üzere, İbrahim Tatlıses olayı Türk basınının başlıca gündem maddesini teşkil etti.
Sen Türk medyasının Japonya’daki nükleer felaket haberlerini neden az verdiğini, Fukushima’da yaşananlar karşısında Akkuyu ve Sinop nükleer santral projelerinin enine boyuna neden tartışmaya açılmadığını, halkın bu projelere karşı neden tepki göstermediğini sorguluyorsun haklı olarak; fakat, şöyle bir düşünürsek, aslında Türkiye’de şu anda cılız ve yetersiz boyutta yapılan nükleer santral tartışması bile bir mucize. Bugün NTV’de Ruşen Çakır’ın dediği gibi “Başbakan nükleer santral projelerini tartışmamızı istemiyor ama biz yine de tartışacağız”.
Peki, Japonya’da deprem ve Fukushima felaketi yaşanmasaydı hangimizin aklına Akkuyu ve Sinop nükleer santral projeleri gelecekti? Başbakanın bu hafta Rusya’ya nükleer santral işini görüşmek ve kesinleştirmek için gideceğini hangimiz biliyorduk? Yanıt açık: Ne sen ne ben hiçbirimiz bilmiyorduk ve Japonya olayı yaşanmasaydı bizler bugün her zaman olduğu gibi çiçeklerden, kuşlardan, yemeklerden konuşuyor olacaktık; dünkü ve bugünkü yazılarında Türkiye’de nükleer santral projesine karşı olduklarını açıklayan ve hükümeti Akkuyu projesinden vazgeçmeye davet eden Hasan Cemal ve Mehmet Ali Birand da Ergenekon davasını yazıyor olacaklardı. Başbakan “nükleer tehlikeli ise evinize tüp gaz da almayın o zaman” şeklinde bir konuşma yapmayacak, CHP hükümetin nükleer santral projesini eleştirmeyecek, Başbakan’ın nükleer enerji-tüpgaz benzetmesi olmayınca da milyonlarca Türk vatandaşının dikkati nükleer santral projelerine çekilmeyecekti; tam aksine, Erdoğan’ın Rusya seyahati yandaş basında “Türkiye nükleer ülkeler klübüne giriyor” gibi hükümeti övücü başlıklarla duyurulacaktı.
“Her işte bir hayır vardır” şeklindeki Türk deyişi doğru. En azından şimdi biraz biraz nükleer santral projeleri kamuoyunun gündemine geliyor, hükümeti durdurmak mümkün olur mu bilinmez ama en azından toplumun bir kısmı konuyu artık daha yakından izliyor. Haziran 2010’da Akkuyu Nükleer Santral projesi anlaşması Türkiye ile Rusya arasında imzalanırken hepimiz uyuduk ama şimdi uyandık.
Selamlar, sevgiler,
Sevgili Beste yerden göğe kadar haklısın.
Besteciğim,
Az önceki mesajıma şunu eklemek isterim:
Greenpeace'in kampanyasına destek vermek elbette önemli, fakat Türk hükümeti Greenpeace'in muhalefeti ile ancak dalga geçer! (Geçmişte bir başka partinin iktidarda bulunduğu dönemde de polis Greenpeace eylemcilerinin üzerine hortumla lağım sıkmıştı!).
Gerçek şu ki, Başbakanı nükleer santral projesinden vazgeçirebilecek tek güç AKP seçmenidir. AKP seçmen kitlesinden bu proje aleyhine sesler yükselir ve AKP için oy kaybı riski doğar ise, ancak o zaman Başbakan nükleer santral projesini askıya alabilir. Bu nedenle, nükleer santral projesine karşı olan bizlerin bu konudaki düşüncelerimizi AKP'yi destekleyen insanlara ikna edici biçimde anlatmamız önemlidir.
Selamlar, sevgiler,
Beste tamamen katiliyorum sana.
Sevgiler.
Nuray
Bestecim, sen "Zihinsel uyusma " demişsin bunun adına AKIL TUTULMASI deniyor. Bu bir yöntem. Örneklerini şu blog sayfalarında dahi yaşadığımız, kısıtlamalar, nesnel nitelikli söz özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik çabalar bu yöntemin bir parçası. Sadece söz özgürlüğünü kısıtlaması yetmez, toplumu oluşturan bireyleri kendilerine söylenenleri sorgulamadan olduğu gibi kabul etmesini sağlamak üzere düşüncelerinin karşısına dogmalar çıkartırlar. O zaman işleri kolaydır. Beyinleri bu dogma inanışlarla yıkanmış beyinler nereye çekilirse oraya giderler. Onlarda ellerindeki güçle bir oraya bir buraya çekerek sürüyü güderler. işlemekte olan düzenin bozulmasından endişe edenler, toplumun genel yararını umursamadan, kişisel yada temsil ettikleri çıkarları gözetenlerin en büyük malzemesidir AKIL TUTULMASI. Uyuyan güzeller ülkesinde, uykuda olanlar bir prensin gelip öpmesini beklerler.
Yorum Gönder